- Mesajlar
- 9,005
- Çözümler
- 1
- Tepki puanı
- 5,938
- Düşünce
- Ateist
Hayır; görgüsüz demek anlamında.Bu arada garip bir şey soracağım ve saçma olacak. Türkçe hödük "eşşeğin oğlu" mu demek?
Hayır; görgüsüz demek anlamında.Bu arada garip bir şey soracağım ve saçma olacak. Türkçe hödük "eşşeğin oğlu" mu demek?
Sizinki biraz da kişisel yeteneğe benziyor, çünkü iki farklı dilden fazlasını her babayiğit konuşup yazamaz. Bunun üstüne dillere olan merak da gelince, işte ortaya böyle güzel bir bir sonuç çıkıyor.Ana dil - Azerbeycan türkçesi, türkçe, rusça
İyi bildiğim - İbranice, ingilizce
Orta - Fransızca, Almanca, Süryanice, Aramice,
Orta seviyyeden biraz daha aşağı - Arapça
Yüzeysel okuyup anlayabildiğim (kısaca berbat ve kitaplara bakıyorum) - Mısır hiyeroglifleri, Akatça, Habeşçe
Ekmeğin fiyatı aynı kalırsa bulurum muhterem. Kişisel yetenek mi bilmem. Ama bedevi'nin devesi kadar çalıştım. Saçım-başım ağardı agaSizinki biraz da kişisel yeteneğe benziyor, çünkü iki farklı dilden fazlasını her babayiğit konuşup yazamaz. Bunun üstüne dillere olan merak da gelince, işte ortaya böyle güzel bir bir sonuç çıkıyor.
Muhterem, siz nereye gitseniz, ekmek bulursunuz bu kabiliyetinizle.![]()
Not düşeyim. Bu konuda %100 haklısın. Ben bile zorlanıyorum. Ayrıca dikkat edersen rusça cümle sıralaması ile yazıyorum. Bunun nedeni rusça düşünüp sonra türkçe yazmamdan kaynaklanıyor. Hatta bazen dilden-dile geçiş yaparken her şeyi unutuyorum. Arapça ile İbranice metin versen eyvallah derim ve karşılaştırırım ufakta olsa. Ama iş Rusça ile Fransızcaya gelince ben pas aga.çünkü iki farklı dilden fazlasını her babayiğit konuşup yazamaz.
Çok önemli bir noktaya değindin, çünkü hangi dili çok iyi biliyorsanız artık ilk başta o dilde düşünmeye başlarsınız. Benzerini ben de yaşadım. Yabancı dilleri henüz tam olarak bilmediğim dönemde, evvela Türkçe düşünüp sonra yabancı dile çevirmeye kalkıyordum. Belirli bir zaman sonra bunu yapmaya hiç gerek kalmıyor ve otomatikman o dilde düşünmeye başlıyorsunuz.Bunun nedeni rusça düşünüp sonra türkçe yazmamdan kaynaklanıyor.
Ne güzel dert be.Ayrıca dikkat edersen rusça cümle sıralaması ile yazıyorum. Bunun nedeni rusça düşünüp sonra türkçe yazmamdan kaynaklanıyor. Hatta bazen dilden-dile geçiş yaparken her şeyi unutuyorum.
İngilizce bana biraz fazla basit geliyor ya. Günlük konuşma dilini kastediyorum. Gerçi her dilde basittir ama İngilizce'nin kendisi zaten günlük konuşma açısından basitken, yabancıların bir de iyicene kısaltma yapması (wanna, gotta, lemme vs. vs.) ve 3 - 4 kelimelik öbekler için bir de gene kısaltma yapması (ASAP, IMHO, IIRC vs. vs.) falan çok sıkıntı ya. Zevki kalmıyoır.Hepsi gereksiz karışık. 21. yy'da böyle karışık dillere gerek yok. O yüzden İngilizce candır.![]()
Not düşeyim. Bu konuda %100 haklısın. Ben bile zorlanıyorum. Ayrıca dikkat edersen rusça cümle sıralaması ile yazıyorum. Bunun nedeni rusça düşünüp sonra türkçe yazmamdan kaynaklanıyor. Hatta bazen dilden-dile geçiş yaparken her şeyi unutuyorum. Arapça ile İbranice metin versen eyvallah derim ve karşılaştırırım ufakta olsa. Ama iş Rusça ile Fransızcaya gelince ben pas aga.
Ben bunun için şöyle bir yöntem buldum kendimce: Mesela bildiğim tüm kelimeleri listeledim, sonra o kelimeleri direkt görseller ile tekrar öğrendim. Mesela "sun" dedim, sesli bir şekilde "sun eşittir" deyip güneş resmine baktım. Böyle böyle Türkçe -> İngilizce değil, Tecrübe -> İngilizce şeklinde bir kelime öğrenimine geçtim. Benim için işe yaradı cidden. Büyük oranda kendimi geliştirdim.Çok önemli bir noktaya değindin, çünkü hangi dili çok iyi biliyorsanız artık ilk başta o dilde düşünmeye başlarsınız. Benzerini ben de yaşadım. Yabancı dilleri henüz tam olarak bilmediğim dönemde, evvela Türkçe düşünüp sonra yabancı dile çevirmeye kalkıyordum. Belirli bir zaman sonra bunu yapmaya hiç gerek kalmıyor ve otomatikman o dilde düşünmeye başlıyorsunuz.
Sen de çok önemli bir noktaya değindin, bilhassa çocuk eğitimi ile ilgili bir hususa. İleride çocuğun olursa, işte aynen böyle yapıyorsun. Alıyorsun eline resimli bir kitap ve sonra sesli bir şekilde çocuğuna resmini göstermiş olduğun kelimeyi söylüyorsun. O da dili döndüğü kadar tekrarlıyor veya bön bön bakıyor.Ben bunun için şöyle bir yöntem buldum kendimce: Mesela bildiğim tüm kelimeleri listeledim, sonra o kelimeleri direkt görseller ile tekrar öğrendim. Mesela "sun" dedim, sesli bir şekilde "sun eşittir" deyip güneş resmine baktım. Böyle böyle Türkçe -> İngilizce değil, Tecrübe -> İngilizce şeklinde bir kelime öğrenimine geçtim. Benim için işe yaradı cidden. Büyük oranda kendimi geliştirdim.
Çok basit ifadeler var mesela, onları da İngilizce söylemeye başlarsan yerleşiyor zihnine. Benim İngilizce düşünme hususunda sıkıntım çok olmadı zamanında hazırlıkta gördüğümüz için ama gramer çok zayıf. Bu sebeple mesela kapı gördüğünde door, mutfak yerine kitchen tarzı şekilde söylersen kafana yerleşiyor.İngilizce bana biraz fazla basit geliyor ya. Günlük konuşma dilini kastediyorum. Gerçi her dilde basittir ama İngilizce'nin kendisi zaten günlük konuşma açısından basitken, yabancıların bir de iyicene kısaltma yapması (wanna, gotta, lemme vs. vs.) ve 3 - 4 kelimelik öbekler için bir de gene kısaltma yapması (ASAP, IMHO, IIRC vs. vs.) falan çok sıkıntı ya. Zevki kalmıyoır.
Ben bunun için şöyle bir yöntem buldum kendimce: Mesela bildiğim tüm kelimeleri listeledim, sonra o kelimeleri direkt görseller ile tekrar öğrendim. Mesela "sun" dedim, sesli bir şekilde "sun eşittir" deyip güneş resmine baktım. Böyle böyle Türkçe -> İngilizce değil, Tecrübe -> İngilizce şeklinde bir kelime öğrenimine geçtim. Benim için işe yaradı cidden. Büyük oranda kendimi geliştirdim.
Bunun dışında bazı şeyleri herhangi bir görsel ya da tecrübe ile vs. birleştiremiyorsunuz. Mesela "rağmen" kelimesinin İngilizcesini, gene Türkçe'dekiyle eşleştiriyorum. Bunun dışında bazen karmaşık bir şekilde Türkçe düşünüp, İngilizce konuşmaya çalıştığım oluyor ama İngilizce'de basit düşünüp, basit konuşmak lazım. Bunun için de Türkçe altyazılı izlemeyi bırakmak gerekiyor. Çünkü mesela atıyorum adam "Yes, I do." diyor ama altyazıda "Evet onu da yedim." tarzı bir çeviri yapılmış.
İngilizce'de böyle bir soruya spesifik cevap verilmiyor. Türkçe'de böyle değil işte. E altyazılar da ama anlamı vermek için bunu Türkçeye uyarlamak zorunda. Böyle olunca kafa karışabiliyor. Çözümü de Türkçe altyazılı izlemeyi bırakmak. İngilizce bir şeyler izlerken de kendimi Türkçeye çevirmemek için zorluyorum.
Gene zor tabii. Çünkü benim özüm Türkçe, benim her şeyim Türk dilinde oluştu. Bunu başka bir dile geçirmek zor.
Naçizane fikirlerimi paylaştım.![]()
Emin ol harika bir baba olacağım.Sen de çok önemli bir noktaya değindin, bilhassa çocuk eğitimi ile ilgili bir hususa. İleride çocuğun olursa, işte aynen böyle yapıyorsun. Alıyorsun eline resimli bir kitap ve sonra sesli bir şekilde çocuğuna resmini göstermiş olduğun kelimeyi söylüyorsun. O da dili döndüğü kadar tekrarlıyor veya bön bön bakıyor.
Senden iyi bir baba olur gibime geliyor.![]()
Yok ben aramadım. Dedim ki o kitapları indirirken aşağı inersem illaki kaynak bulurum ve sonuç gördüğün gibi.Yalnız çok güzel oldu be. Herkes birbirine yardımcı olmaya başladı, kaynak aramaya başladı.![]()
Haklısın. Bende öyle yapıyorum. Ama ortada spesifik bir ilişki yok. Hint-Avrupa dillerinde böyle bir problem yok. "Padej" dediğimiz şeylerin dışında tabi. Otomatiktan çevirmek her zaman doğru yöntemdir. Nedeni ise direk bildiğinu çağrıştırıyor. Ama ikiden fazla dil bildiğin zaman iş çok karmaşık hale geliyor. Ana dilin gibi almanca bilse bile bazı konular hala çözülmüyor.İngilizce bana biraz fazla basit geliyor ya. Günlük konuşma dilini kastediyorum. Gerçi her dilde basittir ama İngilizce'nin kendisi zaten günlük konuşma açısından basitken, yabancıların bir de iyicene kısaltma yapması (wanna, gotta, lemme vs. vs.) ve 3 - 4 kelimelik öbekler için bir de gene kısaltma yapması (ASAP, IMHO, IIRC vs. vs.) falan çok sıkıntı ya. Zevki kalmıyoır.
Ben bunun için şöyle bir yöntem buldum kendimce: Mesela bildiğim tüm kelimeleri listeledim, sonra o kelimeleri direkt görseller ile tekrar öğrendim. Mesela "sun" dedim, sesli bir şekilde "sun eşittir" deyip güneş resmine baktım. Böyle böyle Türkçe -> İngilizce değil, Tecrübe -> İngilizce şeklinde bir kelime öğrenimine geçtim. Benim için işe yaradı cidden. Büyük oranda kendimi geliştirdim.
Bunun dışında bazı şeyleri herhangi bir görsel ya da tecrübe ile vs. birleştiremiyorsunuz. Mesela "rağmen" kelimesinin İngilizcesini, gene Türkçe'dekiyle eşleştiriyorum. Bunun dışında bazen karmaşık bir şekilde Türkçe düşünüp, İngilizce konuşmaya çalıştığım oluyor ama İngilizce'de basit düşünüp, basit konuşmak lazım. Bunun için de Türkçe altyazılı izlemeyi bırakmak gerekiyor. Çünkü mesela atıyorum adam "Yes, I do." diyor ama altyazıda "Evet onu da yedim." tarzı bir çeviri yapılmış.
İngilizce'de böyle bir soruya spesifik cevap verilmiyor. Türkçe'de böyle değil işte. E altyazılar da ama anlamı vermek için bunu Türkçeye uyarlamak zorunda. Böyle olunca kafa karışabiliyor. Çözümü de Türkçe altyazılı izlemeyi bırakmak. İngilizce bir şeyler izlerken de kendimi Türkçeye çevirmemek için zorluyorum.
Gene zor tabii. Çünkü benim özüm Türkçe, benim her şeyim Türk dilinde oluştu. Bunu başka bir dile geçirmek zor.
Naçizane fikirlerimi paylaştım.![]()
Evet böyle kaynak şeklinde paylaşımlar yapılınca daha verimli oluyor.Yalnız çok güzel oldu be. Herkes birbirine yardımcı olmaya başladı, kaynak aramaya başladı.![]()
Henüz ikiden fazla dil bilmediğim için tam olarak nasıl bir duygu bilemem ama sen diğer dilleri öğrenirken bunları İngilizce ile mi ilişkilendirdin yoksa Türkçe ile mi?Haklısın. Bende öyle yapıyorum. Ama ortada spesifik bir ilişki yok. Hint-Avrupa dillerinde böyle bir problem yok. "Padej" dediğimiz şeylerin dışında tabi. Otomatiktan çevirmek her zaman doğru yöntemdir. Nedeni ise direk bildiğinu çağrıştırıyor. Ama ikiden fazla dil bildiğin zaman iş çok karmaşık hale geliyor. Ana dilin gibi almanca bilse bile bazı konular hala çözülmüyor.
Şöyle söyleyeyim. Atıyorum ana dilin türkçe. İngilizce öğreniyorsun. Başlangıç dönemlerinde türkçeden ingilizceye bire-bir örtüşen şekilde çevirmeye çalışıyorsun. Ama sonra ingilizce otomatikman kalıyor. Ama yine örtüşmüyor çünkü beynin eski dile alışmış durumda. Ben ise rusçadan direk türkçeye, ingilizceye filan çeviriyorum. Anlam hataları çıkıyor. Sonra bunun üzerine başka diller eklenince, iş daha da karmaşıklaşıyor. Bilmem anlatabildim mi?Henüz ikiden fazla dil bilmediğim için tam olarak nasıl bir duygu bilemem ama sen diğer dilleri öğrenirken bunları İngilizce ile mi ilişkilendirdin yoksa Türkçe ile mi?
Mesela Almanca "güneş" kelimesini, İngilizce'deki "sun" ile mi ilişkilendirdin yoksa bizdeki "güneş" ile mi?
Anladım. Aslında kesin biri bunun çözümünü bulmuştur. Ben bunu bir araştırayım.Şöyle söyleyeyim. Atıyorum ana dilin türkçe. İngilizce öğreniyorsun. Başlangıç dönemlerinde türkçeden ingilizceye bire-bir örtüşen şekilde çevirmeye çalışıyorsun. Ama sonra ingilizce otomatikman kalıyor. Ama yine örtüşmüyor çünkü beynin eski dile alışmış durumda. Ben ise rusçadan direk türkçeye, ingilizceye filan çeviriyorum. Anlam hataları çıkıyor. Sonra bunun üzerine başka diller eklenince, iş daha da karmaşıklaşıyor. Bilmem anlatabildim mi?
Valla dostum araştırırsan bana haber ver bir zahmet. Çünkü bu herkesin canını sıkan bir durum.Anladım. Aslında kesin biri bunun çözümünü bulmuştur. Ben bunu bir araştırayım.