
Farklı fikirleri duyduğumuzda veyahut okuduğumuzda ilk tepkimiz ne oluyor? Bizim fikrimize karşı bir fikir olduğundan dolayı direkt yargısız infaz mı yapıyoruz yoksa okuyup kendi kafamızda mihenge vurup doğru ve yanlış olduğunu tespit ettikten sonra mı kalbimize alıyoruz veya aklımıza? Kalbimize geçmesi belli konular için geçerli çünkü kalp mahiyetini bilemiyoruz aslında hiç bir şeyin mahiyetini bilmiyoruz bir atomun dahi. Aklımızdan devam etmek daha faydalı olacağını düşünüyorum.
Forum gereği ele alacağım konu bir ilahın olmasını kabul eden taraf -ki ben bu taraftayım- bir taraf ise ret eden veya bilinmezlik diyen genel üç düşünceyi ele alıp devam edeceğim. Bu üç düşünce bir yerde ikiye düşüyor o yer ise bir bir ilahı kabul edip karşı gelen fikre veya düşünceye karşı olması gereken tutum -müslümanın tutumu olarak alacağım- ve ret eden kişinin yapması gereken tutum veya haller.
Forumda bir konu açıldı ve bir müslüman Allah'ın varlığına ve birliğine dair bir delil-ispat öne sürdü inanmayan kişilerin yapması gereken tavır şu değildir; Kafasında ki düşünceyi %100 kabul ederek karşı tarafa asabi ve sinirli bir atıfta bulunarak cevap vermesi bu ortamın kızışmasına vesile olabilir ki bu olduktan sonra artık orada sağlıklı bir fikir alışverişinin devam etmesi düşük bir ihtimaldir. Tavsiyem şudur ki inanmayan taraf için önce kendi aklı ve kalbince düşünceyi aklını bir süzgeç gibi düşünüp yavaş yavaş o süzgeçten düşünceleri tek tek geçirmeli ve inanmayan taraf için aklının bir kenarın şunu bulunması gerekir "Ben yanılıyor olabilirim" sonra düşünme ardından kendisini tatmin etmeyen yerleri karşı tarafa güzel bir üslup ile tane tane anlaşılır bir şekilde anlatmalı hatta anlatırken örnekler eşliğinde sunabilir ki bu bir dürbün gibi düşüncelerin aktarılmasına vesile olabilir. Kısaca inanmayan taraf için bir bakış açısının böyle olması gerektiğini anlattık.
Şimdi ise gelelim bir ilahın olduğuna ve bu kainatı yoktan var ettiğine ve bunun bir zorunluluk değil tamamen bir irade olduğunu düşünen müslümanın gelecek karşı fikirlere duruşunun nece olması gerektiğinden bahsetmeden önce neden müslüman olarak yazının devam ettiğini kısaca açıklamak istiyorum ki bu zaten bir müslümanın duruşunun nece olması gerektiği konusu ile aynı yola çıkmaktadır. Müslüman aklı ve kalbi olarak iman etmelidir ki bu imanın bir sınırı yoktur. Aklına bir düşünce gelirse aykırı soru olarak nitelendirilen bunu sürekli dile getirmekten ziyade vesilelere başvurmalı ki belli başlı örnek vermek gerekirse önce internet, sonra yakın bir cami imamına sonra tefsir kitaplarına konuya göre değişir lakin unutmamalı ki ehli sünnet hocalara bakmalıdır ve yine unutmamalıdır ki Allah izin verdikten sonra cevabı bulabilir çünkü bilen kişide kendinden değil Allah'ın yaratması ile o bilgi ondadır. Araştırırken de asla ümitsizliğe kapılmamalı bir an bile Allah'tan vazgeçmemelidir bunun örnekleri için çok kişi var ilahiyatçılara gidip şehir değiştirip sorusuna cevap bulamayıp "acabalar" denizinde boğulmaya yakın iken Allah'ın onun önüne getirdiği vesile olacak kişiler, kitaplar, siteler vs. Bunu ben yaşamadım inşaAllah şüpheler denizinde boğulup şaşmayız. İşte müslümana gelen bir argümana karşın müslüman asla kararsızlığa düşmemeli ve ona sunulan argümanı alıp aynı süzgeç misali aklından ve kalbinden geçirmelidir bu arada okunacak bilgi vardır okunmayacak bilgi vardır her ihtimali konuşan birine karşın çokta kendini zorlamamalı ve karşıya bir şeylerin matematiksel olasılıklar olması onun olacağına delil değildir diye anlatmalı. Aklından ve kalbinden geçirmesi şu yüzdendir ileride gelecek şeytani düşünceye nefsinin yenilmemesi için önceden nefsine vereceği cevap ileride yaşayacağı zorlu bir durumun engellenmesine vesile olabilir. Yine de imanda iniş çıkış olur hadis vardır “İmanınızı ‘Lâ ilâhe illallah’ sözü ile tecdit ediniz ve yenileyiniz.” buyuruyor. (Müsned, 2/359; et-Terğib ve’t-Terhib, 2/415) çıkmaza düşülse bile -ki bu kulun kendi sorunudur çabalamamıştır- vazgeçmeden devam etmeliyiz. inşaAllah bir an olsa bile şüpheye kapılıp bataklıkta batmayız. Bizimde karşı tarafa tavrımız o kişinin karakterine veya daha da beter hale düşmesine vesile olabilecek şeyler değil onun süzgecine takılanları ondan öğrenip istediği ilacı ona verip şifayı(hidayeti) Allah'tan beklemeliyiz.
Özetle iki tarafta birbirini dinlemeli kalben ve aklen bir müslüman emin olmalı şüpheye düştüğü yerlerde öğrenmeye gayret etmeli karşı taraf bunun bilincinde olmalı ve buna dogma dememeli İslamiyet dogma değildir ceza var derseniz bu dogma olmaz çünkü dogma kelime anlamı olarak: doğruluğu deneyden geçirilmeden, sınanmadan kabul edilen, olduğu gibi benimsenen ve bir öğretinin ya da ülkünün dayanağı yapılan sav. Müslümanda akıl mihengine vurur gel gör ki İslami bir araştırma yaparken önüne geleni direkt almamalı çünkü yazan şey İslamiyet'e ters olabilir. Diğer taraf için inkarcı tarafta dogma olmamalı ve karşıya dogma ile bakmamalı çünkü dogma ile bakmak dogma olduğuna yüksek ihtimal ile kanıtıdır. Forumda ki konuşmalar bu yönden giderse belki daha sağlıklı konuşmalara vesile olabilir.
Yazan tarafından düzenlendi: