Bu tartışmaların İslama hiç bir yararı olmaz. İslamı ne tarihselcilik, ne coğrafyasalcılık kurtarabilir. Sala bindirip sele vereceksin kurtulacaksın bu illetten. Başka çözümü yoktur.
Hımarın baş mı başak mı örtüsü olduğunu tartışmak saçmadır. Baş örtülecek de diğer yerler açık mı kalacak! Bunun konuşulacak nesi var? Hımar örtü demektir. Çünkü içkiye hamr denmesi aklı örttüğü içindir. Yani örtüyor, gizliyor, yok etmiyor. Sarhoşluk geçince akıl başa geri geliyor. Bu kadar yani, bunda anlaşılmayacak bir şey yok.
Yani baş örtüsü olunca başını ört de gerisine ne yaparsan yap önemli değil mi olacak? Bir şu İslamı cilalayıp boyayıp süsleyip kakalayacağız diye atmadıkları takla yok.
Bunlar ya akıldan yoksun, ya sahtekar takiyyeci dolandırıcılar. İslamı bir kere kakaladılar mı artık fotbolcu oldun fotbol kurallarına göre oynayacaksın diye dayatmalara başlayacaklar. Giriş bedava çıkış ücretli gibi! Akıl yoksunu değillerse durum bu. Sulandıralım, sulandıralım, iyice sulandıralım ki kolayca kakalayabilelim! Sonra yavaş yavaş az sulandırılmışından vermeye başlarız. Önce başını ört, isterse üstü Mekke altı Paris olsun. Uyuşturucuya seyreltik vererek giderek daha az seyreltiğini vererek alıştırmak gibi. Ya da alkole bira ile başlatıp alıştırmak sonra viski içirmek gibi. Başını örttürdükten sonra ama bak vücut hatların belli oluyor yok günah oluyor yok bilmem ne başlarlar vaaza. Bak sadece başını örttürüyoruz altta fıstık gibi tayt, gözünüz gönlünüz yine açılıyor, hatta daha fazla açılıyor, ne iyi işte bak İslam, ne cici değil mi?
Sahtekarın allahı bunlar.
İslamdaki inanç gruplarının sosyal yaşama dair kaideleri de baştan bellidir.
Örneğin genel olarak sadece Kuran diyen birisi, örtünmeyi yalnızca göğüslerini/memelerini örtme olarak alır, başörtüsünü dinin emri saymaz.
Ama buna karşın bir tarihselcinin yahut dini gelenek yoluyla da gören Sünni ve Şiilerin yorumları baştan bellidir; başınla örtmen farzdır.
Geleneksel olarak, Sünni ve Şii fıkha göre kadının kendi vücut hatlarını belli edecek pantolon gibi şeyler giymesinin de uygun olmadığı zaten herkesce bilmektedir.
Gelenekselciler zaten baştan kurallarını koymuşlardır. Eğlenceli çalgılı müzikten tut, eşini nasıl tanırsın, ne şartlarda sevgilin ile ne niyetle bir araya gelebilirsine kadar zaten sana söyler, seni uyarırlar.
Burada önce şu sorular sorulmalıdır;
- Sence bir yaratıcı var mıdır? Var olması gerekiyorsa bir amacı olmalı mıdır?
- Bizimle irtibata geçtiğini söyleniyor, yeryüzünde de birçok din var. Acaba hangisi doğru olabilir?
- Peki sen Kur'ana inanıyor musun? Diğer dinlerdeki problemler varsa nelerdir? Peki Kuran doğru olabilir?
- Din nedir? İslam nedir? İslamda neye inanılmalı ve kişinin dinen sorumlulukları varsa bunlar nelerdir?
-Dindeki başvurulan kaynak(lar) , otorite(ler) nedir? Sence Allah peygambere kendisinin uyması için verdiği hükümlerini ayrıyetten açıklama ve yine kendisi izin verdiği müddetçe Müslümanlar arasında dinen de bir hüküm koyma yetkisi vermiş midir? Hadislere bakış açın nedir?
- İslamda Kuran ve hadisler arasındaki ilişki nedir, ne olmalıdır? İslamdaki mezhepler nedir, nasıl bakılmalıdır, dinde ictihad var mıdır, nasıl yapılır? Bu nereye kadardır?
- Mesela gerek Kur'andaki ve/veya hadisler de gördüğümüz birtakım cezai hükümler kıyamete kadar değişmez ve sabit hükümler midir yoksa dönemsel, tarihsel hükümler midir? Kurandaki hükümlerin evrensel veya tarihsel olduğunun dayanağı nedir, kim haklıdır, neden?
- Eğer seninle incelenilen meseleler ve bunların sana sunulan delilleri ışığında Kuran'ı onaylıyorsan ve hadislere de bakış açın artık şu ise; ilmen de görüldüğü üzere, sen artık şu şu hükümlerden sorumlu olduğunu biliyor musun? Bunların olası sorumluluklarını ve sonuçlarını kabul ediyor musun?
Eğer araştırdığın grup sana bunları söylemiyor veya anlatmıyorsa, lütfen siz kendilerine sorun ve bunların cevaplarını öğrenin.
Artık kendisine İslam denilen şeyi yahut kendisinin İslam bildiği şeyi kabul edip etmemesi kişinin kendisine kalmıştır. Kimse İslam'a girmeye zorlanamaz.
Sırf kişi kendi özgür yaşamını dinin emirleri ile sınırlamak istemediği için İslam'a girmiyor veya reddediyorsa da o kişi inanmaya, İslami hükümlere uymaya zorlanamaz. Bu kişinin kendi vicdani sorumluluğudur. Sonuçta Allah karşısında yaptıkları ve yapmadıklarıyla hesap verecektir.
Kişi gerekli görüyorsa araştırmasına yeniden başlar veya geldiği noktadan sonra soru işaretleri olduğu, problemli olduğunu düşündüğü şeyler üzerinden çalışarak da kişi, hakikati bulma çabasını anlamlandırmaya çalışır.
Ayrıca şu da unutulmamalıdır;
Geleneksel Sünni ve Şii fıkhı der ki;
Şayet sen gördüğün ve bildiğin deliller üzerinden bizlerin inancının doğru olduğuna katılıyorsan ve eğer biz de bir İslam devletinde yaşıyor olursak veya şu anda yaşıyorsak, sen daha sonrasında bu dine tabii olmayı reddedip, bunu da Müslümanların aklını karıştırmak maksadıyla yayarsan, İslam'ın ülke topraklarındaki egemenliğini azaltmaya çalışırsan, seni öldürebiliriz.
Geleneksel Sünni ve Şii fıkhı ile yönetilen toprakların egemenlik sürdüğü topraklarda yaşayan ve artık İslam'a tabii olmak istemeyenlerin sessizce o bölgeden çıkması, uzaklaşması, hicret/göç etmesi ile de hayatlarını idame ettirebilirler.
Yoksa o ülkenin vatandaşları olarak baştan devletlerine verdikleri bir hak yüzünden, devlet, onların Müslümanların imanına daha fazla zarar verecekleri endişesi yüzünden kendilerini önce hapis ve daha sonrasında da gerekli görülürse, devlet kişiyi öldürme hakkını kullabilir.
Bu bahsettiğim son şey, geleneksel Sünni ve Şii fıkhına göre, akademik düzeyde de onaylanmış inançlarıdır.
Kimse kimseden bir şey saklamıyor. Hakeza hadisleri reddeden ve sadece Kuran diyenlere de, tarihselciler de geleneksel Sünni ve Şii fakihler tarafından haklarında kafir hükmü verilmiştir ve bu kimseleri de doğrudan Müslüman olarak kabul etmezler.
Elbette kişiler, kendileri araştıracak ve yine kendileri karar verecektir. Allah hakkımızda hayırlısını versin. Allah gerçeği arayanlara, bana da sizlere de yol göstersin, amin.