İnsan deneyimi sonuçların sebebe bağlı gittiğini gösteriyor. Sebep sonuç ilişkisini kuramasak bile var olduğunu düşünerek mantık yürütelim:
Sebepler sonsuza kadar geri götürülemez. Çünkü bu durumda en sondaki sonucun oluşması için sonsuz sebebin gerçekleşmesi gerekirdi. Bu da hiçbir zaman mümkün olmayacağı için en sondaki sonuç hiçbir zaman ortaya çıkamazdı. Demek ki sebepler sonsuza kadar geri götürülemez, bir ilk sebep olmalı.
İlk sebep varsa o ilk sebebin bir sebebi yok, o ilk sebebin varlığı kendinden ve o ilk sebebin öncesi yok yani ezeli.
İşte o ilk sebep neyse Yaratıcı odur ve buradan anlıyoruz ki Yaratıcının varlığı kendindendir, Yaratıcı ezelidir ve madde termodinamiğin ikinci yasasına göre madde ezeli olamayacağı için Yaratıcı madde ötesidir.
Gördünüz mü mevcut bilimsel veriler ışığında işletilen mantık kuralları bize Yaratıcının kesin var olduğunu söylüyor.
Yaratıcı irade sahibi olmasaydı kendini etkileyip bir şey yaratmasına sebep olacak hiçbir şey olmadığı için hiçbir şey var olmazdı. Bir şeyler var. Öyleyse Yaratıcı irade sahibi yani Tanrı.
Sebep sonuç ilişkisi yoksa zaten varlıkları sebepsiz veya sebepli yaratan bir Yaratıcının varlığına itiraz edecek bir nokta kalmaz. Tüm zaman ve mekanları taramadığımız, zamansızlığı bilmediğimiz için Yaratıcının yokluğunu iddia etmek dogmatik bir tavır olur. En fazla denilecek şey şu: "sebep sonuç ilişkisi varsa Yaratıcı vardır, yoksa da Yaratıcının varlığına itiraz edecek bir nokta yoktur”
Kainatta formül olmasının tesadüf ihtimalini yok ettiği için tasarım seçeneğinin zorunlu olduğu, bu yüzden de sebep sonuç ilişkisi yoksa bile Yaratıcının varlığının zorunlu olduğunu da göz önünde bulundurunca Yaratıcının varlığı açıkça ortaya çıkıyor.
İlk oluşan canlı var olan besini enzim olmadan nasıl parçalayıp enerji üretti? Enzim olmadan bu mekanizmadaki bir çok reaksiyondan sadece biri 300 yıl sürer. 300 yıl boyunca canlı nasıl hayatta kaldı? Bu enerji üretim mekanizmasını nereden öğrendi?
İlk oluşan hücrede savunma sistemleri tesadüfen ve bir anda mı oluştu? Bir anda oluşmadıysa oluşana kadar hücre ölürdü. Makroevrimcilerin iddia ettiği gibi, bu savunma sisteminin milyonlarca yılda geliştirildiğini kabul etsek, hücrenin hayatta kalmasına ve kendini nesilden nesile sağlam bir şekilde aktarabilmesine ne ile hükmedeceğiz? Çok kısa bir ömrü olan bir varlık her gün on bin defa gerçekleşen saldırılardan kendini nasıl ve ne ile koruyabildi? Bir mu’cize mi gerçekleşti? Yoksa bu savunma sistemleri ile beraber mi varlık sahasına çıkarıldı?
http://yaratiliskongresi.dpu.edu.tr/eng/assests/images/2.pdf
Sonuç olarak mevcut bilimsel verilere göre Yaratıcı olmadan ilk canlının oluşması ve hayatını devam ettirmesi imkansız.